Japonya'da yoksulluk üzerine
Türkiye'de pek farkında olmadığımız Japonya'da artan yoksulluk sorunu üzerine notlar
“Japonya” ve “yoksulluk” kelimeleri genelde bir arada kullanılmaz. Bu Japonya’nın gelişmiş bir ülke olmasından ve bu ülkede yaşayanların yüksek bir yaşam seviyesine sahip olduğu algısının bir sonucu. Peki, gerçekten Japonya’da hiç yoksulluk yok mu? Bu yazıda bu konuyu irdeleyeceğim. Aslında, bu konuda yazdığım bir kitap bölümü, yakında değerli arkadaşım Dr. Murad Tiryakioğlu’nun editörlüğünü yaparak derlediği kalkınma ve yoksullukla ilgili bir kitapta ‘‘Japonya'da Göreli Yoksulluk, Eşitsizlik ve Devletin Yoksulluk Politikası” başlığı ile çıkacak. Murad ile birlikte daha önce birçok kez beraber çalışma imkanı buldum. Onun derlediği bazı kitaplara Japonya ile ilgili katkıda bulundum.1 Kitapta yer alacak şekil ve tablolar ile metne burada yer vermeyeceğim ama güncel verilere dayanarak bu konuyu kısaca tartışacağım.
Japonya’da Yoksulluk Var Mı?
Japonya’yı 1955 yılından beri 1990’ların ortasındaki birkaç yıllık ve 2009-2012 arasındaki bir ara dışında aralıksız olarak idare eden sağ-muhafazakâr Liberal Demokrat Parti (LDP), ekonominin hızla büyüdüğü ve geçmiş yıllarda Japonya dışında öyle bir Japonya imajı yarattı ki, Japonya’da ekonominin Batı ülkelerine göre yüksek oranlarda büyüdüğü 1960’lardan 1980’lere kadar olan dönemde ekonomik büyümenin tüm toplumsal katmanların yaşamını iyileştirdiğine inanılıyordu. Bu şekilde ifade ediyorum, çünkü Japonya’da neredeyse tüm çalışanların kendini orta sınıf saydığı ve bundan da gurur duyduğu bir kültür yaratılması başarılmıştı. Bunu, Japonya’da yoksulluk konusunda en çok tanınan araşırmacılardan biri olan Prof. Aya Abe çok güzel anlatıyor. Abe, 1970’li yıllarda Japon devletinin 100 milyonluk bir orta sınıf yaratmakla övündüğünü ima ediyor. Yani, ekonomik büyümenin kazançları öyle eşitlikçi biçimde dağıtıldı ki orta sınıftaki herkesin durumu iyileşti. Aslında, halkın da bu şekilde düşündüğüne kanıt gösteren Abe, 1975 yılında devletin yaptığı ankette katılımcıların yüzde 90’ının kendini orta sınıfta gördüğünü aktarıyor.
Ekonomik büyüme ile gelir dağılımı iyileşmiş olabilir. Bu eleştirilebilecek bir konu değil. Burada eleştirilmesi gereken konu, devletin yoksulluk ile ilgili veri toplamaması ve hatta toplamayı dahi düşünmemesi. Bu, Japonya’da yoksulluk olabileceği düşüncesinin reddinden kaynaklanan ideolojik bir konu. LDP istese bu verileri toplayabilirdi. Ama, toplamamayı tercih etti. Ta ki 2009 yılında iktidardan düşene kadar. Bu tarihte iktidara gelen merkez-sol Japonya Demokratik Partisi, 1990’lı yıllarda ekonomik durgunluğa giren ve bir daha toparlanamayan, bu arada sosyal sorunların da ortaya çıkarak daha görünür hale geldiği ülkede, LDP’nin tabulaştırdığı yoksulluk konusunu ele alarak bu konuda raporlarla halka bilgi verdi. Yoksullukla ilgili olarak LDP’nin göz ardı etmesine ve halkın/medyanın dikkatinden uzaklaştırmaya çalışmasına rağmen bazı gelişmelerin etkisiyle artık iyice göz önünde olan yoksulluk ve toplumdaki eşitsizlik konusunda tartışmalar ve araştırmalar bu tarihten sonra arttı. Neydi bu gelişmeler?
Nüfusun yaşlanması ile birlikte, yaşlı nüfusun emeklilik sonrasında gelirlerinin yetersizliği anlaşıldı. Nüfus artarken ve ekonomi büyürken halının altına atılmış olan bu sorun, hızlı büyüme döneminin çalışanları emekli olduğunda artık yadsınamaz bir gerçek haline gelmişti. Yaşlıların yoksulluğu sorunu böyle ortaya çıkmıştı. Buna cevaben yaşlıların işgücüne katılımı da hızla arttı. Ucuz işgücü oldukları için açıkçası bu şirketlerin de işine geliyordu.
Bazı toplumsal gelişmeler de yoksulluğu artırdı. Boşanmaların artması gibi nedenlerle tek ebeveynli (single parent) ailelerin sayısı arttı. Bu tür ailelerin muhafazakâr Japon toplumu tarafından dışlanması büyük bir sorun olarak ortaya çıktı. Tek ebeveynli ailelerde yoksulluk oranı yüzde 50’ye varan derecede çok yüksekti.
Çalışanların durumu da kötüleşiyordu. Hatta çalışan yoksullar (working poor) kavramı gelişti. Bunlar, kötü çalışma şartlarında (düşük ücret, sosyal güvenlik haklarının olmaması, uzun iş saatleri, ücreti verilmeyen fazla mesailer, vb.) sömürülen işçilerdi. Daha çok Japoncada haken shain (派遣社員) olarak adlandırılan ve firmalara bu tür işçilerin istihdamı için aracı olarak hizmet veren firmalara (haken gaisha 派遣会社) kayıtlı olan bu işçiler ekonomik durgunluk zamanlarında ilk olarak işlerine son verilen işçilerdi. Burada hatırlatmak gerekir ki, Japonya’da bir firmanın işçi kovması çok zordur. Fakat, süreli sözleşmeli çalışan geçici taşeron işçiler bunun dışında oldukları için ekonomik durgunluk onlar için büyük bir deprem gibi bir şeydi. 2008 yılında tüm dünyayı kasıp kavuran ve Japonya’yı da vuran küresel kriz sırasında işlerini kaybeden bazı taşeron işçiler, firmanın sunduğu lojmandan da çıkarıldıklarından dolayı barınmak için Tokyo’da bir parkta çadırlarda yaşamaya başlamış, hatta bir sivil toplum kuruluşu onlara her gün sıcak çorba dağıtmaya başlamıştı. Bu durum medyada günlerce işlendikten sonra nihayet hükümet adım atarak sorunu çözdü.2 Bu hükümet bir yıl içinde seçimi de kaybedecekti.
Evsiz insanların sayısı özellikle ekonomik durgunluğun başladığı 1990’lı yılların başından itibaren artmaya başlamıştı. Hükümet 2003 yılından itibaren yerel idareler (belediyeler) vasıtasıyla evsizlerin sayımını yapıyor ve onlara iş ve barınak konusunda yardımlarda bulunuyor. 2024 yılında ülke çapında 2820’ye kadar düştüğü belirlenmişti. Birçok kişiye göre, hükümet kasıtlı olarak bu rakamları düşük gösteriyor. 2003 yılında bu sayı 25 binden fazlaydı!
Ne Kadar Yoksul Var?
Japon devleti yoksulluğu doğrudan ölçmüyor. Hatta, belirlenmiş bir yoksulluk sınırı da yok. Öte yandan, Statista Japonya için muylak yoksulluk tahminleri yapmış. Metodu çok açık değil ama 2024 yılı için günlük gelir seviyelerine (yoksulluk sınırı) göre yoksulluk oranları şöyle tahmin edilmiş: Günde 2,15 dolar altı için yüzde 0,36; günde 3,65 dolar altı için yüzde 0,90; günde 6,85 dolar altı için yüzde 1,14.
Japonya’da yoksulluk ilk kez 2009 yılında yoksulluk ölçülmeye başladı ve 1985 yılı sonrası için yoksulluk oranları hesaplanarak yayınlandı. Bu veriler, Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı (MHLW) tarafından yapılan geniş kapsamlı (ülke çapında 200 bin hane) bir yaşam şartları anketlerinden toplanan istatistiklerden derleniyor. En son olarak 2023 yılında 2022 yılına ait veriler yayınlandı. Özet bilgiler bir raporda sunulmuş. Bu rapordan bazı verilere dayanarak yoksulluk hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz.
Japonya’da yoksulluk sınırı tanımlanmadığı için mutlak yoksulluğun ölçülmediğini belirtmiştim.3 Bunun yerine, göreli yoksulluk ölçülüyor.4 Göreli yoksulluğun tanımı yıllık hane halkı medyan (ortanca) gelirinin yüzde 50’sinin (2021 yılı için 1.270.000 yen, yaklaşık 11.500 dolar) altında kalan hane halklarının toplam hane halkları içindeki payı olarak yapılmış. Buna göre, göreli yoksulluk oranları yıllar itibariyle şöyle:
Göreli yoksulluk oranı zaman içinde 1985 yılında yüzde 13 seviyesinden başlayarak 2021 yılında yüzde 15’in biraz üzerine kadar çıkmış. Çocukların (18 yaş altı) yoksulluk oranı bunun biraz altında gerçekleşmiş ama 2021 yılında yüzde 11’e kadar gerilemiş.
Göreli yoksulluk en çok tek ebeveynli hane halklarında (büyük bir kısmı evli olmayan anne (single mother) ve çocuklardan oluşuyor) 1997 yılında yüzde 63’e kadar çıktıktan sonra aşamalı olarak 2021 yılında yüzde 44’e kadar inmiş ama bu hâlâ çok yüksek bir oran. Bunu bir perspektife sokmak amacıyla 2021 yılına ait OECD ülkeleri için bu veriye bakmak yeterli. Japonya’da göreli yoksulluk oranı İsrail’in ardından Amerika’nın da üzerinde ikinci en yüksek seviye. Hatta, Türkiye’nin de üzerinde. Burada hatırlatmak gerekir ki OECD ülkelerinde tüm veriler aynı yöntemle hesaplanıyor. Aşağıdaki şekilde Japonya yeşil renk ile gösteriliyor.
Kaynak: OECD
0-17 yaş arasındaki çocuklar için bakıldığında da Japonya’nın göreli yoksulluk oranı o kadar yüksek seviyede olmasa da hâlâ yüksek sayılabilecek seviyede. Burada ilk sırada Türkiye’yi görüyoruz (yaklaşık yüzde 23). Japonya da yine yeşil renk ile gösteriliyor.
Kaynak: OECD
Son olarak, yaşlılara (66 yaş ve üzeri) bakalım. Japonya burada Kore ve Amerika’nın ardından üçüncü sırada.
Kaynak: OECD
Sonuç olarak, Japonya’da önemli bir -göreli- yoksulluk sorunu olduğu açık. Gelir eşitsizliği, çocukların yoksulluğu, kadınların toplumsal dışlanması, vb. gibi konularda çok sayıda akademik çalışma olduğu için burada sadece bunlara link vermekle yetineceğim. İlgilenen buralardan daha fazla bilgi bulabilir:
Kadınların sosyal dışlanması: Abe 2010, Abe 2012
Çocukların yoksulluğu: Abe 2018, Fujiwara 2018 (Japonca), Yuzawa 2015 (Japonca)
Gelir eşitsizliği ve yoksulluk: Tachibanaki 2006, Yamakami 2010 (Japonca)
Japon Hükümeti Bu Konuda Neler Yapıyor?
Japon hükümeti de göreli yoksulluğun farkında. Peki, bu konuda ne tür önlemler ve politikalar geliştirdi? Bunlar etkili mi?
Japonya’nın geliştirdiği politikaların bazıları şunlar:
Eğitim yardımları: zorunlu eğitim liseyi kapsamadığı için lise öğrencilerine merkezi hükümet ve yerel idarelerin ailenin gelirine göre yaptığı sübvansiyon, üniversite öğrencilerine berilen Türkiye’deki öğrenci kredisi benzeri burs (sonradan geri ödeniyor)
Yaşlılara yapılan sosyal yardımlar: 65 + insanlar hastanelerde normalden (yüzde 30) daha az ücret ödüyorlar (yüzde 10), bazı durumlarda muaf tutuluyorlar; bunun dışında da yerel idarelerin çeşitli maddi yardımları var
Düşük gelirli ailelere yapılan yardımlar: yerel idarelerin sunduğu ve annelere yapılan aylık yaklaşık 40 bin yen tutarındaki yardım, orta okul yaşına kadar çocuklara yapılan aylık 5 bin tutarındaki yardım
Seikatsu hogo (yaşam yardımı): 65 + yaşlılara verilen destekler, fiziksel olarak handikaplı vatandaşlara verilen çeşitli destekler
İşsizlik sigortası: 3 aydan başlayarak 11 aya kadar veriliyor, 12 ayı geçmesi durumunda verilmiyor
Asgari ücret: bölgeye göre farklılık gösteriyor, 2024 yılının Ekim ayındaki artışla en az saatlik 1055 yen (en fazla olan Tokyo’da saatlik 1113 yen)
Konut yardımı: aylık geliri belirli bir seviyenin altındakiler (yabancılar, vatandaşlar dahil) için yerel idarenin sunduğu ve kiraların ucuz olduğu site tarzı (shiei jutaku 市営住宅, kodan jutaku 公団住宅 vb.) konut imkanı (talep çok fazla olduğu için, genellikle piyango gibi bir tür çekilişle belirleniyor)
Bunların detayları yukarıda bahsettiğim kitap bölümünde çıkacağı için burada detaylarına girmeyeceğim. Ama bunların ne kadar etkili olduğu konusunda birkaç hususu belirtmek istiyorum.
Single mother olarak tabir edilen bekar ve çocuklu annelere devet yardımı çok az. 2021 yılında Japonya’da tek ebeveynden oluşan aileler toplamın yüzde 30’una yakın. Ama, Tachibanaki Toshiaki’nin de makalesinde belirttiği üzere, Japonya’daki LDP iktidarı sorumluluğu devlete değil, aile ve diğer akrabalara yüklemeyi tercih ediyor. Yani, LDP iktidarı Japonya’da vatandaşlarını birey olarak görmüyor, önce aileye bakıyor. Bu geleneksel muhafazakâr LDP bakış açısını yansıtıyor. Fakat, Japonya’da aile kurumu değişiyor. 50-60 yıl öncesinin çekirdek ailesi de giderek değişiyor ve küçülüyor. Ama LDP’nin ideolojisi bunu önemsemiyor. Devlet yardımları için başvurulduğunda sıklıkla kardeş, anne-baba, diğer yakın akrabalar gibi yakınlardan yardım alınıp alınmadığı sorgulanıyor ve yardımlar şarta bağlanarak veriliyor.
Son yıllardaki enflasyon nedeniyle sosyal yardımlara muhtaç insanlar, özellikle de sosyal dışlanmışlığın fazla olduğu kadınların yaşam maliyetleri çok yükseldi ve şikayetler arttı. Bu konu medyada da çok yer buldu. Single mother olarak tanımlanan kadınlar için bir diğer önemli sorun da toplumsal dışlanma.
Öte yandan, gençler arasında da devletin yaptığı sosyal yardımlara memnunsuzluk artmış gibi görünüyor. Gençler, özellikle yaşılılara yapılan desteklerin bir kısmının yanlış insanlara verildiğini ve böylece kamu kaynaklarının boşa harcandığından da şikayet ediyorlar. Bu konuda Toyo Keizai dergisinde ilginç bir yazı var (Japonca).
Bunun dışında ilginç bir konu da şu: yaşam desteği almaya hak kazanan birçok single mother veya yoksul bireyler bunu biliyorlar ama bu yardımı almaya gitmiyorlar, hatta başvurmuyorlar bile. Bu ilginç bir durum. Bunu inceleyen Yoshitake Rio (bu makale Japonca) ilginç sonuçlara ulaşmış. Özellikle eğitim seviyesi yüksek olan kadınlar başkalarına muhtaç kaldıklarını hissetmek istemiyor ve kendi ayakları üzerinde durmak istemiyorlar. Benim kişisel fikrim bunun kültürle olan ilişkisinin güölü olduğu yönünde. Japonya’da genel olarak insanların acının ve yoksulluğun anlamı üzerinde farklı düşündüklerini gözlemliyorum. Japonya’da insanlara yoksulluğun nedenini sorarsanız büyük ihtimalle bunun kişinin çabalarının yetersizliği olduğunu söyleyecektir. Bu nedenle, bağış yapmak veya Amerika’da sıklıkla YouTube videolarında gördüğümüz gibi evsizlere veya yoksullara yardım eden insanları Japonya’da görmek çok zor. Japonya’da hayırseverliğin ve bağış yapma eğiliminin neden az olduğu üzerine Yale’den Hamada Koichi hocanın bu yıl çıkan güzel bir Project Syndicate yazısı vardı. Ouchi Miki’nin de 2004 yılında Amerika ile Japonya’yı karşılaştırdığı bir çalışması vardı ve kültürel farkların önemine dikkat çekiyordu.
Evsizler (homeless) konusunda da bir gözlemim var. 2000 yılında Japonya’ya ilk geldiğimde istasyonlarda yerlerde uyuyan evsizlerin çokluğu karşısında çok şaşırmıştım. Şaşırdığım bir başka şey de kimsenin onlara yardım etmemesiydi. Bir keresinde cup noodle alıp onlardan birine verdiğimi hatırlıyorum. Devlet de evsizlerin sayısının artmasından rahatsız olmuş ki, yukarı anlatıldığı üzere yerel idareler vasıtasıyla onların sayısını ölçmeye ve onlara yardım yapmaya karar verdi. Fakat, bir başka şey daha yaptı. İstasyonlarda uyudukları ve yaşadıkları yerleri, parkları vs. onlar için yaşanamaz hale getirdi. Örneğin parklarda uyudukları bankların ortasına engeller yerleştirerek, istasyonlarda yaşadıkları yerlerde tabana onları rahatsız edici küçük engeller koyayarak onları buralardan uaklaştırdı. Böylece, ortada görünmedikleri için herkes rahatlamış oldu! Benim yine gözlemlediğim bir şey şu oldu: metruk ve yıkık-dökük evlerde bir yolunu bulup buralarda yatan ve oralarda yaşayan evsizler gördüm. Devlet evsizlerin sayısının azaldığını söylüyor, yani bunlara ev ve iş bulunmuş olmalı. Gerçekte durum ne? Bilemiyorum. Ama bu konuda yazılanlar var. Devletin TV kanalı NHK bu konuda güzel şeyler söylerken, Mainichi gazetesi ise pek güzel haberler vermiyor.
Richard Inegbedion, Linkedin’deki sayfasından yayınladığı bir yazıda, çok sayıda evsizin istatistiklerde görünmediğini ve bunun bilinçli bir şekilde yapıldığını, ucuz olduğu için internet kafelerde yaşayan insanların sayısının çok olduğunu (böyle biriyle tanışmıştım) hatırlatıyor. Tokyo’da ev kiraları uçtuğu için bazı çalışanlar (özellikle part-time işlerle geçinenler) bu nedenle ancak bu tür olanaklarla kendilerine kalacak bir yer buluyorlar. İnternet kafelerde oda kiralayabiliyorsunuz ve bir otel odasının dörtte birine kadar ucuza gelebiliyor. Bazı arkadaşlarımın seyahatlerinde buralarda kaldığını hatırlıyorum. Aylık toplamda bakıldığında bir ev kiralamaktan ucuza da gelebiliyor. Duş alma imkanı da var. Belli ki internet kafe hizmeti sunan şirketler bunun farkına varmış ki hizmetler artmış. Bizim evin yakınında bir tane var. Nasıl bir yer olduğunu anlamak için gidip baktım. 100 yene öğle yemeği var. Sınırlı olsa da bir çeşit yemek alabiliyorsunuz. Duş var. Oda veya ayraçlarla birbirinden ayrılmış kabin gibi bölmeler kiralayabiliyorsunuz. Gerçekten de bir gece kalırsanız otelden çok daha ucuz. İstediğiniz kadar alkolsüz içecek (çay, kahve, meyve suyu, vb.), dondurma yiyebiliyorsunuz. Bir bilgisayar ve sınırsız internet zaten var. Daha çok pornografik sitelere ve oyun sitelerine erişim kolaylaştırılmış. Müşteri kitlesinin zevkleri hesaba katılmış demek ki. Ayrıca, her türlü manga (ve anime) hem kitap hem dijital olarak erişime hazır. Buralarda yaşayan insanlara siber evsiz (cyber homeless) deniyor. Sabah gitmiştim. Pijamasıyla odasından çıkan genç bir kadını gördüğümü hatırlıyorum.
MHLW sosyal yardım istatistiklerine bakılırsa, Japonya’da 2024 yılında yaklaşık 1.6 milyon hanehalkı sosyal yardım almış, toplam birey sayısı ise 2.01 milyon kişi. Hanehalkları sayısına oranlarsak bu yaklaşık olarak yüzde 3’ün biraz altına, bireylere bakarsak nüfusun yüzde 1.6’sına denk geliyor. Bu rakamlar düşük gibi görünebilir. 2005 yılında 1.3 milyon iken 2024 yında 2.01 milyona çıktı. Bu nedenle, sayı ve oranlar yükselmekte. Belediyelerde son birkaç yıldır bununla ilgili birimler kuruldu ve takip ediliyor. Bu bireyler hastanelerde harcamalardan muaf tutuluyor. Hükümet, henüz nu yılın Kasım ayında düşük gelirli ailelere mevcut çocuk yardımlarının yanı sıra ayda 30 bin kadar nakit yardımı yapacağını da duyurmuştu.
Sonuç
Bu yazıda, Japonya’nın Türkiye’de pek bilinmediğini düşündüğüm bir sorunu olan (göreli) yoksulluk üzerine bazı notlar ve anekdotlarla da bazı görüşlerimi aktardım. Daha çok bir durum tespiti yaptım. Pek analitik bir bakış olduğu söylenemez. Yazının sıkıcı olmaması için çok fazla detaya girmedim ama burada yazılanların önemli bir kısmı MHLW istatistiklerine dayanıyor (nedense bunların büyük çoğunluğu sadece Japonca mevcut). İlgilenenlere bu istatistiklere bakmalarını tavsiye ederim.
Diğer yazılarım kadar akademik içeriği fazla olmayan bu yazının Japonya ile ilgilenenlere ve Japonya ile ile ilgili araştırma yapmak isteyen özellikle genç araştırmacılara fikirler vermesini ümit ederim.
(I) “Japonya’da Yerli Üretimin Politik Ekonomisi”, Murad Tiryakioğlu (der.), Türkiye’nin Yerli Üretimi ve Politik Ekonomisi, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2020, s. 349-356. (II) “Büyük Doğu Japonya Depremi'nin Ekonomik Davranış Üzerindeki Etkileri”, Murad Tiryakioğlu (der.), Afetlerle Kalkınma: Tecrübeler, Politikalar ve Beklentiler, Efil Yayınevi, 2016, s. 89-108 (Akiko Kamesaka ile ortak çalışmamız). (III) “Kalkınmacı Devletten Finansallaşmaya: Japonya Deneyimi”, Murad Tiryakoğlu (der.), Devletle Kalkınma, İletişim Yayınevi, 2020, s. 279-322.
Toru Shinoda, bu konuda güzel bir sosyolojik değerlendirme yapmıştı.